yorum’lu da bu hafta
“Tesadüfen doğmuş mecburen yaşayan çocuklar kendi yazgılarını yazabilir miydi?
Herkesin hayatı DNA sarmalı gibi birbiri ile iç içe geçmiş olabilir mi? Geçmiş dediğimiz şey bizim geleceğimizse. Geçmişi değiştirecek özel bir güce sahip olmadığımıza göre geleceğimizi şekillendirmemiz bizden başka kime bağlı olabilir ironik olan şudur ki bizim geleceğimiz bizden sonraki neslin beğenmediği geçmişi olacak.
Sadece kızlar mı analarının kaderini yaşardı? Eğer öyle ise, öyle olduğuna çok az bir inancımız bile varsa sonunu bildiğimizi sandığımız bu hayatı yaşamaktan vazgeçecek miydik?
Herkes kendi hikâyesinin kahramanı olma derdinde ama bu kahramanlık hikâyeleri tek başına yazılmıyordu, hikâyemiz daha biz ana rahmine düştüğümüz an da başladıysa. Belki hikâye bellidir de biz yolculuk edip bir sonraki durağa ulaştırıyoruzdur.
Yalan üzerine kurulu hayatlar, açığa çıkmamış sırlar size rağmen saklı kalmaya devam eder mi?
Hayatın sizin için bir planı varken, bunu unutup tutunduğumuz yalanlara yeni yaşamlar inşa edebilir miyiz?”
“Kardelen” yazıları..
sandık
Yıprandığı için fizikî olarak saklamakta zorlandığımız, giderek yok olma tehlikesi taşıyan ancak, bizlerde özel yerleri olup da öylece kaybolup gitmesine gönlümüzün elvermediklerini bir şekilde saklamaya çalışıyoruz.
Güncelliğini yitirmiş olabilirler. Ancak, her biri hazinedir, ne kadar gerilerde kalsa da. Aynı zamanda birer zaman makinesidirler de. Geçmişle aramızda açtığı bu kapı, bir başka yerde ve zamandaki birilerinin de geçmişini aralayıverir belki.